Ölüm, hayatın mutlak gerçeklerinden biri olduğu halde insanlar ölümü kabullenmekte zorlanır, ölüm hakkında konuşmaktan bile rahatsız olur, hatta ölüm yok sayılır. Peki ölüm yetişkinler için dahi bu kadar karmaşık, anlaşılması zor ve katlanılmaz bir durumken, çocuklara nasıl anlatılmalı? Central Hospital’dan Psikolog Aycan Bulut, \”Ölüm çocuklara nasıl anlatılmalıdır?\” sorusunu şöyle yanıtlıyor: Ölüm algısı yaşa göre değişir
Ölüm, hayatın mutlak gerçeklerinden biri olduğu halde insanlar ölümü kabullenmekte zorlanır, ölüm hakkında konuşmaktan bile rahatsız olur, hatta ölüm yok sayılır. Peki ölüm yetişkinler için dahi bu kadar karmaşık, anlaşılması zor ve katlanılmaz bir durumken, çocuklara nasıl anlatılmalı?
Central Hospital’dan Psikolog Aycan Bulut, \”Ölüm çocuklara nasıl anlatılmalıdır?\” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
Ölüm algısı yaşa göre değişir
\”Çocukların yaşlarına bağlı olarak ölümü algılamaları da farklılık gösterir. Çocukluğun ilk yıllarında ölüm korkutucu değildir; onlar için çok belirsiz bir kavramdır. Özellikle üç yaş öncesi çocuklar ölümü kavrayamaz. Bu dönemden sonraki yaşlarda çocuklar ölümü daha korkutucu bulurlar.
Çocuklar dil ile ifadeleri gelişmeye başladığı andan itibaren ölümle ilgilenmeye ve soru sormaya başlarlar. Aile bireylerinden birinin ölümü, evcil hayvanların ölümü bu sorular için tetikleyicidir. Genellikle beş yaşından önce ölüm kavramı tam olarak algılanmadan kullanılır. Üç-dört yaşındaki çocuklar için ölüm, uzun bir ayrılık ya da dönüşü olmayan uzun bir seyahat olabilir. Örneğin dört yaşında bir çocuk evcil bir hayvanının öldüğünü görünce “Aaa bu hayvan ölmüş” diyebilir ama kısa bir zaman sonra ‘Ya ne zaman uyanacak acaba’ diye tutturabilir. Dört-beş yaş genellikle ölümü geri dönüşün mümkün olduğu bir durum olarak algılar.
‘Ölüm, uzun bir uykudur’ demeyin
Çocuklar beş yaşından sonra ise ölümün uzun bir uyku halinden başka bir durum olduğunu algılamaya başlar. Onlar için ölüm yavaş yavaş da korkutucu olmaya başlar. Ebeveynlerine sık sık ölüp ölmeyeceklerini sormaya başlarlar. Bu sorular karşısında ebeveynler, ölümün uzun bir uyku olduğunu söylerse, çocuk gece uykusunda sıkıntı yaşayabilir.
Aileleri en çok zorlayan sorulardan biri de gömülmedir. Çocuklar toprak altında neler olduğunu merak eder ve burada nasıl yaşandığı ile ilgili sorular sorar. Bu tip sorular soran çocuklar ölümün bir son ve geri dönüşü olmayan bir durum olduğunu kabullenmekte güçlük yaşar.
Pamuk Prenses ve Uyuyan Güzel masalları olumsuz etkiliyor
5 ile 7 yaş arasındaki çocuklar ölüm ile yaşlılık ve hastalık arasında ilişkilendirme yapmaya başlar. Genellikle saçları beyazlayan, yaşlı insanların yakın bir zamanda öleceğini zanneder ve bu düşünceden dolayı rahatsızlık hissederler. Bu olumsuz düşünceye kapılan çocuklarda uzun süren uykudan uyanılamayacağı düşüncesi baskındır. Bu düşüncenin nedenleri çocukların çok sevdiği Pamuk Prenses ve Uyuyan Güzel masalları olabilir. Çünkü bu masallarda kahramanlar uzun uykularından canlı bir şekilde uyanabiliyor. Çocuklara anlatılan masalların, öykülerin ve hikayelerin kötü kahramanları hep ölür. Yani ölüm kötüler içindir. Bu nedenle çocuk ölümü kendisinden çok uzak algılar.
5 ile 7 yaş arasındaki çocuklar olayları somutlaştırarak anlamlandırma yapar. Ölümün ceza olduğunu ve bu cezayı veren cezalandırıcının bir tanrı, bir şeytan ya da bir melek olduğuna inanır. Bu tutum bazı çocuklarda tanrı kavramının yanlış anlaşılmasına neden olur. Çocukta kaygı, korku ve kendisini her koşulda rahatsız eden bir tanrı korkusu yerleşebilir. Bu çocuklar ergenlik ya da yetişkinlik dönemine geldiklerinde aile bireylerinden bir kişinin vefatında bile ölümü zor kabullenir. Fakat iyilerin cennete gideceği hakkında bilgi vermek çocukları daha iyi hissettirir.
Çocuklar ölümü 10-12 yaşlarında algılar
Çocuklar ölümü genelde 10 ile 12 yaşlarında algılamaya başlar. Okul öncesi dönemde çocukların ölüm korkusunun altında yalnız kalma korkusu da vardır. Çünkü aile bireylerinden birinin ölümü onun bakımı ve ihtiyaçlarının karşılanması konusunda sorun yaratabilir. Anne ve babanın yalnız kalma korkusunu destekleyen ifadeleri bu korkuyu daha da tetikler. Örneğin ‘Yaramazlık yaparsan ben hastalanıp, ölürüm, annesiz kalırsın.’ Böylece çocuk ölümü kendisine yönelik bir ceza olarak algılar.
Aile bireylerinden birinin ölümü bütün aile için sarsıcı ve üzüntü vericidir. Yetişkinler ölüm karsında yas tutarak tepki gösterir. Belirli bir süre iştahsızlık, uykusuzluk, ağlama nöbetleri, mutsuzluk, karamsarlık yaşanır. Çocukların durumu yetişkinlerden farklılık gösterir. Çocuk da üzülür ama onların tepkisi daha çok ortada kalmış olmaktan ortaya çıkan acılarını paylaşmadır.
Yas dönemi çocuklarda daha sınırlıdır. Duygusal, düşünsel ve fiziksel tepki verirler fakat normal hayatlarına geri dönmek isterler. Kimi çocuklar ölümü yok sayarak olduğundan daha fazla canlı olmaya çalışır. Bu durum çocuğun ölümü inkar ediş şeklidir. Hiç beklenmedik ölümlerde buna benzer tepkiler verebilirler. Gerçeği benimsemek ise, üstesinden gelemeyeceği duyguların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bunların en belirgin olanı, kendisini ortada bırakan ebeveyne yönelik öfkedir.
Çocuk ölüm haberini güven duyduğu kişiden almalıdır
Anne ya da babanın ölümünde sağ kalan ebeveyne çok ağır görevler düşer. Bu görevlerin belki de en ağırı ölüm haberini çocuğa vermektir. Böyle bir haberi çocuğun kendisini güvende hissedeceği kişiden duyması doğrudur. Beklenmedik ölümlerde haber küçük çocuklara alıştırılarak verilmelidir. Ölüm çocuktan uzun süre gizlenmemeli, sağ kalan anne ya da baba kendisini toparladığında çocuğun yaşına uygun olarak açıklama yapmalıdır.
Ölümü öğrenen çocuğun uzaklaştırılması, başka bir ortama gönderilmesi doğru değildir. Çünkü çocuklar bu dönemde aile bireyleriyle bir arada olmaya ve yas dönemini paylaşmaya ihtiyaç duyarlar. Fakat çocuğu ölünün temizlendiği ortamda bulunması çok sakıncalıdır. Ayrıca çocuğa ölen kişinin son halini göstermek ve çocuğu cenaze törenine götürmek de olumsuz etkiler oluşturabilir.
Yas döneminde çocuğun yanında dövünmeler ve haykırmalar gibi aşırı tepkiler vermemek gerekir. Çocukların yas tepkilerinin farklı olduğu unutulmamalı ve onlar yetişkin gibi tepkiler vermediği için suçlanmamalıdır. Ölüm hakkında konuşmak istemeyen çocuk zorlanmamalıdır. Bu dönemde çocuğa birlikte zor bir dönemden geçildiği, her zaman yanında olunacağı, istediğinde ağlayabileceği hakkında bilgi verilmelidir. Burada anne ya da babanın ölümünden sonraki yaşantı da önem kazanır. Annenin ya da babanın boşluğunu kimin doldurduğu ve çocuğun onlarla kurduğu ilişki psikolojik gelişimi açısından önemlidir.
Uzmanlardan yardım almak gerekebilir
Ölüm çocuklara ne kadar iyi anlatılırsa anlatılsın aile bireylerinden birinin ölümü bütün aileyi etkiler. Ölüm kolay kabullenilmesi beklenen bir durum değildir. Bu süreçte zaman ve destek gerekir. Genellikle okul öncesi dönemde ebeveyn kaybı ruhsal sorunlara veya ruhsal uyumsuzluklara neden olur. Yas döneminde çocuklarda uyku sorunları, kekemelik, alt ıslatma, tırnak yeme, tikler, saldırganlık, yeme problemleri, okul başarısızlığı, uyum ve davranış bozuklukları ve depresyon görülebilir. Bu durumlarda aileler bir uzmandan yardım almalıdır.\”